Kayıtlar

Kurmaca 5: En Makulu Beklemekti...

“sadece bekle ışık filan yanmayacak bekle… sessizce… gözlerin karanlığa alışacak ve sen artık karanlığın içine sineceksin karanlık içine sinecek senin… sisli bir yolun başında dua edeceksin, bir adım ötesi için, hayat böyle başlayacak… sadece bekle… renkler hiç olmayacak bekle... sessizce… sadece siyah ve beyaz ve sen artık renkleri görmeyeceksin karanlık senin içine sinecek… dalgalı bir koyda dua edeceksin, hayat böyle başlayacak… sadece bekle… artık gül kokmayacak bekle... sessizce… yapraksız bir ağaç göreceksin. hayat böyle acımasız, hayat böyle aniden, hayat böyle yapayalnızken sen, son bulacak…” Planladıkları gibi, ilk defa o akşam, felekten bir gece çalmak için Aldo’nun epey uzaktaki, yeni, şık restoranına gittiler. Heykelciklerle süslü, ince duvarlı bahçeden geçtiler. Uzun saçları beyazlanmaya yüz tutmuş, koyu takımlı bir adam onları karşıladı, ağır kapıyı aralayıp, “İyi akşamlar efendim,” dedi. Selamı; başlarıyla karşılayıp, aceleyle savdılar. Mine, dizlerinde biten yeşil b

Kurmaca 4: Gibi Gibiyim Gibiyim Gibi Gibiyim…

Gitmezsek ayıp olur dedi; ben de kabul ettim. Önce iş çıkışı ben seni alırım dedi, sonra orada çok trafik var sen bir taksiye atla gel dedi. Baştan belliydi, bu organizasyon eksikliğinin sonu pek hayırlı değildi. Nereden kabul ettim?.. Haneme bir ayıp daha yazılırdı en fazla. Ben kestirmeden ondan önce gittim, gene şaştım trafikte nasıl takıldığına ve sonra hatırladım alışkanlıkla hep uzun yolu kullandığını. Ne kadar geliştirse de kendini, insan dediğin alışkanlıklarının kurbanı bir primat neticede. Kimseyi tanımam etmem, bebeği oldu diye birinin evine gidiyorum, zaten sevmem bu tür mecburiyetleri. Tebrikleerr çocuk yapmışsınız nasıl rahat yaptınız mı? Nerede yaptınız? Tavsiye eder misiniz? Başarılarınızın devamı için altın madalya takmaya geldik size; çeyrek ama idare edin. Tövbe tövbe… İçinde bulunduğum maddi krizi düşününce şu an kendi ellerimle altın dağıtıyor olmak hiç de zeka ürünü değil ama adet yerini bulursa hepimiz rahatlayacağız. Apartmanın önünde zaman geçirdim uzun süre;

Kurmaca 3: Aşk da bitti...

Karşı koltukta oturuyor, gözleri kan çanağı. Üzerinde her zamanki eşofman altı ve yakası çekiştirmekten sarkmış, bir tişört var. Yüzünü görsen, sanki terk edilen kendisi. İçerisi nasıl kasvetli anlatamam. O sinir bozucu koca gri kedi de evde. Kül tablaları ağzına kadar dolu, ev havasız. Bir ara şu camları açmalı, dışarıda mis gibi bir hava var. Dışarıda daha neler neler olmalı, ben yıllardır bu eve, bu hayata kapalı… Uzun zaman lafı dolandırdı hatta o kadar abarttı ki gidip yemek aldı geldi. Vakit kazanmaya çalışıyor. Hani mümkün olsa, benden rica edecek… Öylece oturuyorum, rotam belli aslında ama resmi açıklamayı bekliyorum. Nasıl girecek acaba lafa? Daha önce hiç terk edilmedim, bu benim ilk ilişkim. Geçen sekiz sene boyunca bu olası sahneyi hayal etmedim değil. Ayrılığı da yaşamalı insan diye düşünürdüm; giden sevgiliye ağlamak da yaşanası bir deneyim olmalı. Ama bunlar nihayetinde teatral hayallerdi, gerçekleşmek zorunda değildi. Akşam üzeri geldim buraya iş çıkışı. Saatler oldu,

Kurmaca 2: Tavşan Şeklinde Balon..

Gözlerimi yakına odaklayarak görmeye çalıştım.. Deneyin bakın gözünün önünü görememek nasıl bir şeymiş? İlkokulda mı öğretmişlerdi maddenin hallerini?.. Herkes ömrünün bir vaktinde denemiştir herhalde havayı görmeyi.. “havaya bakmak”.. “ağzı açık ayran budalası gibi havaya bakıyordu”.. Birini böyle tanımlayınca ne aptal görünüyor değil mi? Bu hayatta en çok tanımlardan korkmalı bana kalırsa; kalmaz ya.. neyse.. Küçükken bir kabahatim olunca ya da sevmediğim bir yemek önüme konunca iki elimle gözlerimi kapardım.. Yakın olmayan akrabalardan bunu bir tür oyun sanarak “ce-eeeee” nidaları çıkaranlar olurdu ara ara, çocukluk ne zordu.. Oysa ben kötü olduğunu düşündüğüm o durum ortadan kalksın, gözlerimi açtığımda yok olsun diye yapardım bunu; ona bir şans verirdim.. Son bir şans; yok olmak, toz olmak, kaybolmak için.. *** Gözlerimi açtığımda gitmiştin.. Ölseydin keşke, onu daha kolay kabullenirdim.. Sensizlik başta, tatile çıkmak gibiydi. Nasılsa sayılı gün çabuk geçecek, biz gene kavuşaca

Kurmaca 1: boşluk doldurma

Doktor muayene ettikten sonra , "turp gibisin" dedi. Doktora önce uzun uzun baktı, kendini ifade etmeye gücü yok gibiydi. Daha önceleri çok denemiş ama becerememiş gibi.. Söylemek isteyip de söyleyememenin yarattığı yumru düğümlendi boğazında. Bu durum için yazılmış bir şarkı var mıydı? Kolaya kaçıp, ezberden geçerdi zahmetsizce, mesaj yerini bulurdu.. Bi’ gayret; nefes alamayışlarını anlattı . Panikle nasıl uyandığını, nasıl ter döktüğünü.. Sonra geceleri sürekli aynı kabusu gördüğünü; artık sabahları üzerinde büyük bir ağırlıkla, zar zor uyanabildiğini söyledi . Doktor , "ruhunla senin derdin, bedeninle değil, git onu göster bi bilene” dedi , alaycı.. Eve gelirken, otobüste “birilerine anlatabilsem rahatlarım az da olsa” diye düşündü. Yine de kimseye güven olmazdı.. Daha önce de koşulsuz güvendiği insanlarca ihanete uğramış, geçmişini oluşturan sırların değersiz, sıradan bilgiler gibi ağızlarda dolaştığına şahit olmuştu. En çok buydu hayata karşı güvenini kıran, on