Kurmaca 2: Tavşan Şeklinde Balon..

Gözlerimi yakına odaklayarak görmeye çalıştım.. Deneyin bakın gözünün önünü görememek nasıl bir şeymiş? İlkokulda mı öğretmişlerdi maddenin hallerini?.. Herkes ömrünün bir vaktinde denemiştir herhalde havayı görmeyi.. “havaya bakmak”.. “ağzı açık ayran budalası gibi havaya bakıyordu”.. Birini böyle tanımlayınca ne aptal görünüyor değil mi? Bu hayatta en çok tanımlardan korkmalı bana kalırsa; kalmaz ya.. neyse..

Küçükken bir kabahatim olunca ya da sevmediğim bir yemek önüme konunca iki elimle gözlerimi kapardım.. Yakın olmayan akrabalardan bunu bir tür oyun sanarak “ce-eeeee” nidaları çıkaranlar olurdu ara ara, çocukluk ne zordu.. Oysa ben kötü olduğunu düşündüğüm o durum ortadan kalksın, gözlerimi açtığımda yok olsun diye yapardım bunu; ona bir şans verirdim.. Son bir şans; yok olmak, toz olmak, kaybolmak için..

***

Gözlerimi açtığımda gitmiştin.. Ölseydin keşke, onu daha kolay kabullenirdim..

Sensizlik başta, tatile çıkmak gibiydi. Nasılsa sayılı gün çabuk geçecek, biz gene kavuşacaktık, beraber içecek, sohbet edecek, herkesle her şeyle alay edecek, çok gülecek ve suçluluk duyarak çokça ağlayacağımızı düşünecektik.. Sensizlik başta; özgürlüktü biraz da.. Ama zamansız gidişin en çok beni yaraladı baba.. Ne annemi ne abimi; en çok beni..

Önce bir dönem okulu bıraktım sonra benden yaşça büyük adamlarla yatıp kalktım. Bana mavi gözlü devin şiirlerini okuyan adamın yerini tutamadı kimse, senin şefkatin gibi olmadı.. Sonra baktım gidişat iyi değil, senin de iyi haberlerin geliyor; hayat acıtarak devam ediyor yani, ben de döndüm eski düzenime. İnsan kalbiyle değil, beyniyle sevmeli şimdilerde bana göre, babasını bile.. İnsan yeri geldi mi babasına bile güvenmemeli..

Küçük bir kardeşim varmış diye duydum. Başka bir kızın daha olmuş. Aslında artık tek kızın, afedersin; ben yok olduğumu gene unuttum. Gülmüyorum, ağzın tek taraflı yana kıvrılması örtülü bir anlam taşır çoğu zaman, gözler kısılır, yüze alaycı bir bakış oturur kalır, son bir kısa soluk çıkar sanki içinden, omuzların düşer yavaşça, ruhun zehirini akıtır... İnan gülmüyorum.

Keşke ölseydin..
Başkalarının saçlarını okşadığını, artık onlarla güldüğünü düşünerek ağlamazdım gecelerce bu yaşımda. Güvenimi bu kadar kaybetmez, evlenmeye nefretle bakmaz, bir çocuğun sorumluluğunu asla alamayacağımı düşünmezdim. Çekirdek ailemize bir etkinlik olurdun, bayramda seyranda, hava güzelken baharda taze çiçekler alır mezarını ziyaret ederdik. Hakkındaki soruları gururla, gözlerimiz özlemle dolarak cevaplardık, kapadığımız sayfa olmazdın, babamız olurdun, unutmaya çalışmazdık.

***

Çakmak gazını da dengelemeye çalışırım mesela ben, küçükken tavşan şeklindeki balonların da bir kulağını sıkardım öbürü şişerdi sonra eski haline gelmeyince ağlardım. O zamana dayanır benim uyum ve denge merakım. O zamandan beri hayatta istediğim dengeyi bir türlü yakalayamadım.

Şimdi deniz otobüsü beklerken aklıma takıldı, balığın suyun içinde yaşayıp suyu içememesi, bizim havayla sarılı olup onu göremememiz, benim hala babamla dolu olup haber alamıyor olmam.. Amaaan.. Nereden nereye.. Kaç sene olmuş adam gideli, ben hala soru işaretleriyle boğuşuyorum. Kabellenemiyorum gözümde o kadar büyüttüğüm adamın aczini, kaçışını, sıfırdan başlama hayallerini.. neyse.. En güzeli annem gibi yapmalı.. Senden bahsetmiyor açık açık; hiç bahsetmedi, ketum kadındır bilirsin. Ama ara sıra dizelerdeki kötü adamlara öyle içten beddua ediyor ki, selamını bu şekilde yolluyor bana kalırsa..

Ucu ucuna kaçırdım deniz otobüsünü, daha 25 dakika var diğerine de, saat başıymış kalkışları. Gözlerimi kapatıyorum, biraz apar topar oldu biliyorum önceden haber verseydim rahatça toparlanırdın ama yine de, açtığımda aklımdan, kalbimden gitmeni umuyorum.

zynp

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurmaca 5: En Makulu Beklemekti...

Kurmaca 3: Aşk da bitti...

Kurmaca 4: Gibi Gibiyim Gibiyim Gibi Gibiyim…